26 Mart 2010 Cuma

gitme...

ben bu yüzden hiç kimseden gidemem...gitmem...gidebilsem üzülmeyecektim belki..gidebilsem boncuk boncuk dökülmeyecekti gözyaşlarım.Gözyaşlarım her döküldüğünde onlara üzülürüm ben. üzüldüğüm olayı dışında bırakarak "yazık size gözyaşlarım yazık size gözlerim haketmediniz siz bunları" diye diye ağlayarak ağlama efektimi 2 katına çıkarırım. Benim huyumdur ya zaten üzüntüleri hayatıma çekmek..

sanki normal kadınlar için olan durumların dışındaki durumlar için yaratıldım ben.Sanki kadın ile erkek arasında gaylik dışında bir cinsiyet varmış, bende o cinsiyettenmişim..Sinemada elele tutuşmayı kıro bulurum, sevdiğim adamın ülkeden gideceğini öğrenince ortamına, çevresine, herşeyine koyar katıla katıla zırlarım..sahi neyim ben? romantizmle sahtecilik arasında sıkışıp kalmış sihirbazın şapkasındaki tavşanım belki..bu yüzden işte vedalaşamam ben.Gitmeler ağır koyar bana, kimseden gidemem, veda sahnelerinde daralırım, nefessiz kalırım izlemeye, yaşamaya, görmeye dayanamam. Ağırı geldi başıma bu kez..adam gidiyor..benden gitmesinden daha beter bişey varmış işte. Öyle varlığın ne kattıki yokluğun ne götürsün gibi baba laflar etmemek lazımmış, her defasında beni sınayan hayat bu cümleyi de gözüme soktu! kendisine teşekkürler...şu kadın olmayan yüzümü bana yine yine yeniden gösterdiğin için teşekkürler sana hayat...gitmeler her türlü koyuyor bana..demekki aynı şehiri bırak, misak-ı milli sınırlarında olması bile yetiyormuş bana adamın..gidiyorum ben dedi. Nereye dedim..fakat o nereye sorusu sanırım ağzımdan çıkmadı boğazıma kadar gelip ses tellerime çarpıp geri döndü karşıda bir efekt yarattı ve Amerika! dedi. Adam. Nasıl..kaç günlüğüne diye sorarken aslında biliyordum cevabı ama ben böyleyim acıyı duymak isterim ya hani...temelli dedi...kaç günlüğüne diye sorarken yine ağzımdan çıkmadı o soru aslına bakarsanız..midemden ya da pankreasımdan çıkmış olabilir.Ama asla ağzımdan çıkmadı. Benim ağzımdan her türlü küfür çıkabilir fakat gitmelere dair cümleler kurup sorular soramam ben...gitmee..dedim..özlediğim sesiyle, acı veren kararı arasında hangisine üzülüp neye sevineceğimi bilemeden tutuldum, düşüncesi bile dilinin sınırlarına çarpan ağzından kelimeler taşan aynı anda 38 şey düşünen ben.. konuşamadım..boğazıma dizildi kelimeler zaten sonra da gözyaşları dizildi....bunca zamandan sonra sesini duyduğuma mı sevinsem yoksa gideceği için mi üzülsem...sevindiğim şeylerin kısa ömürlü, üzüldüğüm şeylerinse ölümsüz olmasından sıkıldım aslında ben...o artık daha mutlu olduğu için derinlerde bi sevinme hissi beliriyor. İşte o mutluuu...artık mutlu artık amacına ulaşıyor...diyor iç ses ama iç sesin alt metninde kan gövdeyi götürüyor...
ne kadar kalacaksın diye yine bir iç organdan bir ses çıkıyor, allahtan adam beni tanıyor da anlıyor, çok diyor..en az 2-3 sene..onu artık görememe korkusu yerleşiyor bünyeye...o döndüğünde evlenmiş çocuğumla oturuyor olur muyum diyor insan, yoksa hala onu seviyor mu olurum diyor..hayat sürprizlerle dolu ve asla yarın karşımıza ne çıkacağı belli olmuyor..o gidiyor..hayat yanıltıyor...hayat yanıltmanın ben yanılmanın ustası oldukça yeniden deniyor ve deneniyorum...gitme ayrık otum gidersen ben şimdi kahvaltı yapıcam sen ne yedin? diye kime sorarım ben..kime paralel kanal açtırırım...ben içerken senin kahvaltı yapıyor olman hiç sempatik değil..

Amerika da sıkılırsın sen...gitme...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder